Epiglotit, epiglot ve çevresindeki üst hava yolu yapılarında — özellikle arytenoid yumuşak dokular, aryepiglotik kıvrımlar, vallecula, dil kökü, yumuşak damak ve uvula — gelişen nadir bir inflamatuar durumdur. Küçük çocuklarda daha sık görülmekle birlikte, erişkinlerde daha nadir olarak karşımıza çıkar. Ancak erişkinlerde de ciddi klinik sonuçlar doğurabilir.
Bu tablo, epiglotta meydana gelen ciddi ödem nedeniyle hava yolunun yaşamı tehdit edecek düzeyde tıkanmasına yol açabilir; bu da boğulma (asfiksi) ve solunum durması gibi ölümcül sonuçlara neden olabilir. Nadir görülmesine rağmen, hem klinisyenlerde hem de hastalarda yoğun bir endişeye yol açar.
Epiglotitin en sık nedeni enfeksiyonlardır; özellikle viral enfeksiyonları takiben gelişen sekonder bakteriyel enfeksiyonlar öne çıkar. Bu enfeksiyonlar içinde en yaygın etken Haemophilus influenzae tip b (Hib) bakterisidir. Enfeksiyöz olmayan nedenler arasında ise doğrudan travma, anjiyoödem ve akut lösemi gibi durumlar sayılabilir.
İlginç bir şekilde, epiglotit erişkinlerde çocuklara göre yaklaşık üç kat daha yaygındır. Bununla birlikte, çocuklarda epiglotit insidansı, Haemophilus influenzae tip b aşısının rutin bağışıklama programına eklenmesiyle belirgin şekilde azalmıştır.
Farklı klinik tablolarla seyredebildiği için epiglotit tanısı zorlayıcı olabilir. Çocuk hastalarda hava yolu yönetimine ilişkin protokoller net olarak tanımlanmış olsa da, erişkin hastalarda hava yolu müdahalesinin zamanlaması ve gerekliliği konusunda halen bir fikir birliği bulunmamaktadır.
Epiglotit, epiglottidit ve supraglotit terimleri sıklıkla birbirinin yerine kullanılır. Bu terimlerin tümü, glottisin üst kısmında yer alan supraglottis bölgesinde gelişen ciddi inflamatuar süreci tanımlamak için kullanılır. Supraglottis, üst solunum yolunun bir parçası olup, gırtlağın (larinks) glottis üzerindeki bölümünü kapsar ve ağız boşluğuna kadar uzanır.
Supraglottik Bölge Anatomisi
Supraglottik bölge, şu yapıları içerir:
-
Epiglot: Larinksin ön yüzeyinde, dil kökünün hemen arkasında yer alan yaprak şeklindeki kıkırdaktır. Solunum sırasında havanın larinkse ve trakeaya yönlendirilmesini sağlar; yutma sırasında ise yiyecek ve sıvıların soluk borusuna kaçmasını engellemek için kapanır.
-
Arytenoid kıkırdaklar: Ses tellerinin arkasında yer alır, sesin oluşumunda görev yapar.
-
Aryepiglottik kıvrımlar: Epiglot ile arytenoidler arasında uzanan mukozal yapılardır. Epiglotun yutma sırasında kapanmasına yardımcı olur.
-
Vallekula: Dil kökü ile epiglot arasındaki çukurluktur. Klinik olarak önemli bir anatomik noktadır; epiglot şiştiğinde burası dolabilir.
-
Dil kökü: Epiglotun önünde yer alır ve yutma sırasında epiglotun kapanmasına katkıda bulunur.
-
Yumuşak damak ve uvula: Üst yutak bölgesinde yer alır ve ağız boşluğunu yutakla birleştirir.
Epiglotit geliştiğinde bu yapıların bir veya birkaçında belirgin ödem ve kızarıklık (eritem) oluşur. Bu durum özellikle çocuklarda dar olan üst hava yolunun hızla tıkanmasına neden olabilir. Bu nedenle epiglotit, özellikle pediatrik yaş grubunda hızla ilerleyen ve hava yolunu tehdit eden acil bir durumdur.
piglottit, çoğunlukla enfeksiyöz etkenlerle ortaya çıkan bir hastalıktır; ancak bazı enfeksiyöz olmayan nedenler de tanımlanmıştır.
1. Enfeksiyöz Nedenler (En sık)
-
Çocuklarda en sık etken:
-
Haemophilus influenzae tip b (Hib) (%90’dan fazla)
-
Aşılı çocuklarda: tip b dışı Haemophilus türleri
-
-
Diğer bakteriyel etkenler:
-
Streptococcus pneumoniae
-
A ve C grubu β-hemolitik streptokoklar
-
Staphylococcus aureus (MRSA dahil)
-
Moraxella catarrhalis
-
Haemophilus parainfluenzae
-
Neisseria meningitidis
-
Pseudomonas spp., Klebsiella pneumoniae, Pasteurella multocida
-
Candida albicans, Aspergillus spp. (immünsüprese bireylerde)
-
HIV (nadir, infantlarda)
-
-
Erişkinlerde sık etkenler:
-
H. influenzae (%25)
-
H. parainfluenzae, S. pneumoniae, A grubu streptokoklar
-
Nadir: Mycobacteria, E. coli, Fusobacterium necrophorum, Enterobacter cloacae vb.
-
-
Viral enfeksiyonlar (doğrudan etken değil, süperenfeksiyona zemin hazırlar):
-
Varisella-zoster, Herpes simpleks, EBV
-
2. Enfeksiyöz Olmayan Nedenler
-
Travmatik:
-
Körlemesine yabancı cisim çıkarma, yanıklar (sıcak sıvı/yiyecek), deterjan gibi kostik madde yutulması, yabancı cisim yutulması
-
-
Toksik:
-
Crack kokain veya marijuana kullanımı
-
-
Alerjik:
-
Anjiyoödem (örneğin ACE inhibitörleriyle)
-
-
Hematolojik/İmmün:
-
Akut lösemi
-
Lenfoproliferatif hastalıklar
-
Hemofagositik lenfohistiyositoz (HLH)
-
Epiglottit eskiden yalnızca küçük çocukları etkileyen bir hastalık olarak düşünülse de, günümüzde erişkinlerde de giderek daha sık görülmektedir. Amerika Birleşik Devletleri’nde her yıl yaklaşık 100.000 kişide 1 vaka görülmekte olup, erişkinlerde bu oran sabit seyretmektedir. 1985 yılında Hib (Haemophilus influenzae tip b) aşısının uygulanmaya başlanması, özellikle 2–4 yaş arası çocuklarda epiglottit vakalarının görülme sıklığını önemli ölçüde azaltmıştır. Günümüzde bu yaş grubunda epiglottit oldukça nadirdir.
1980 yılında çocuk/erişkin vaka oranı 2.6:1 iken, bu oran 1993 yılında 0.4:1’e düşmüştür. Ancak aşı uygulamasına rağmen nadir de olsa aşı başarısızlıkları (vaka oluşumu) bildirilmektedir. Hib aşısının yaygın olarak kullanılmadığı ülkelerde epiglottit insidansı değişkenlik gösterebilir. Birleşik Krallık’ta ise aşılamaya rağmen epiglottit tanılarında artış gözlenmiş olup, bu durumun bakteriyel trakeit gibi ağır hava yolu enfeksiyonlarıyla ilişkili olabileceği düşünülmektedir. Ayrıca, aşılamanın yaygınlaşmasından sonra epiglottite yakalanan çocukların ortalama yaşı 6–12 yaş aralığına kaymıştır.
İnflamatuar ödeme, sekresyon birikimine, orofaringeal sekresyonların aspirasyonuna ve distalde mukus tıkaçlarına bağlı olarak hava yolu tıkanıklığı ve solunum durması gelişebilir. Bakterilerin mukozal bariyeri aşması bakteriyemiye neden olur; bu durum, özellikle erişkinlerde supraglotik bölgeye yayılabilir ve meninksler, cilt, akciğerler, kulaklar ve diğer organlarda enfeksiyonlara yol açabilir. Epiglotun dile bakan yüzeyinin gevşek yapıda olması, özellikle pediatrik larenksin küçük yapısı nedeniyle, hızlı ödeme ve hava yolunun daralmasına neden olabilir. Erişkinlerde ödem, genellikle daha yavaş şekilde tüm supraglotik bölgeye yayılırken, ses tellerinin üzerini örten epitelin sıkı bağlı olması, genellikle ödemin glottise yayılmasını engeller.
Pediatrik hava yolu, erişkin hava yolundan belirgin şekilde farklıdır. Çocuklarda epiglot, daha yukarıda ve önde yer alır, trakeaya göre hafif eğimli bir açıyla konumlanmıştır. Erişkinlerde en dar hava yolu bölgesi glottis iken, çocuklarda bu bölge subglottistir. Ayrıca, bebeklerde epiglotun kıkırdağı daha yumuşak ve esnektir; bu durum, çocuklarda larengomalazi gibi durumların neden daha sık görüldüğünü açıklar. Enfeksiyonlara bağlı ödem ve epiglot kitlesinin artışı, çocuklarda bu kıkırdağın esnekliği nedeniyle daha belirgin semptomlara yol açar. Her soluk alışta şişmiş epiglot hava yolunu kapatarak bir bilye-valf (ball-valve) etkisi yaratabilir. Erişkinlerde kıkırdak daha sert olduğundan bu etki daha az görülür; ancak supraglotik bölgeye yayılan enfeksiyonlar hava yolu stabilitesini yine de bozabilir.
H. influenzae gibi enfeksiyonlar, epiglot ve supraglotik dokularda ciddi ödeme ve şişliğe neden olarak her yaş grubunda hızla hava yolu tıkanıklığına yol açabilir. H. influenzae en sık patojen olmayı sürdürmekle birlikte, bağışıklığı baskılanmış bireylerde Mycobacterium tuberculosis gibi diğer patojenlerin de düşünülmesi gerekir. Ancak genel olarak etkenlerin göreceli sıklığı sabit kalmaktadır.
Epiglottit şüphesi olan her hasta acil değerlendirme gerektirir. Hava yolu tıkanıklığı riski her zaman göz önünde bulundurulmalıdır. Çocuklarda, yaklaşık 40 yıl önce başlatılan Hib aşısı uygulamasından sonra epiglottit insidansı azalmış olsa da; erişkinlerde hastalık başlangıçta hafif belirtilerle seyredebilir ve tüm hastalar belirtilerin hızla kötüleşmesi açısından risk altındadır. Antibiyotik tedavisi başlanan boğaz ağrısı, yutma güçlüğü ve ateş gibi semptomlara rağmen, ani klinik bozulma gelişebilir. Erişkinlerde açıklanamayan ani ölümlerin birçoğunun, tanı konulamamış ve yetersiz tedavi edilmiş epiglottite bağlı olabileceği düşünülmektedir. Hatta bazı kaynaklara göre, George Washington’un ölümüne peritonsiller absenin yol açtığı supraglotit ve hava yolu tıkanıklığı neden olmuş olabilir.
Çocuklarda, prodromal belirtiler olmayabilir veya hastalık ani başlayan yüksek ateşle kendini gösterebilir. Stridor, zorlu solunum, yutma güçlüğü, yemek veya sıvı almayı reddetme, boğuk ses, boğaz ağrısı ve yoğun kaygı sık karşılaşılan klinik bulgulardır. Epiglottitin klasik bulgu üçlüsü, “3 D” olarak adlandırılır:
-
Ağızdan salya akması (Drooling )
-
Yutma güçlüğü (Dysphagia)
-
Hava açlığı ile panik içinde solunum sıkıntısı (Distress with air hunger)
Buna eşlik eden bulgular arasında interkostal, subkostal veya suprasternal çekilmeler, boyun lenf bezlerinde büyüme, taşipne ve stridor yer alabilir. Çocuk tripod pozisyonunda oturuyor olabilir ve siyanoz, kötü prognozun habercisidir. Daha büyük çocuklarda hiyoid kemiğin palpasyonuna karşı hassasiyet ve ağrı olabilir.
Fizik muayene sırasında hastaya müdahale, monitörizasyon için hareket ettirme, sırt üstü yatırma, damar yolu açma veya görüntüleme işlemleri hava yolu tıkanıklığına yol açabileceğinden kaçınılmalıdır. Tanı, öncelikle klinik bulgulara dayanarak konur ve değerlendirme öncesi hava yolunun güvenliği sağlanmalıdır. Tıp, hemşirelik ve solunum terapisi eğitimi alan tüm öğrencilerin, epiglottit şüphesi olan çocuklarda dil basacağı kullanarak boğaz muayenesi yapmamaları gerektiği konusunda uyarılmaları gerekir.
Erişkinlerde, aşağıdaki durumlar epiglottit için risk faktörleri olarak tanımlanmıştır:
-
Diyabetes mellitus
-
Alkol kötüye kullanımı
-
Hipospleni (dalak fonksiyon bozukluğu)
-
Otoimmün hastalıklar
-
İmmünsüpresyon
-
Mukozal bariyerin zayıflığı veya kapsüllü bakterilere karşı savunma eksikliği
-
SARS-CoV-2 ile ilişkili aritenoid ödemi (yalnızca 1 vakada bildirilmiştir)
Erişkinler genellikle öncesinde boğaz ağrısı, yutma sırasında ağrı (odinofaji) veya yutma güçlüğü gibi üst solunum yolu enfeksiyonu semptomları bildirir. Pek çoğu, “sıcak patates” tarzında boğuk bir ses, sırt üstü yatamama ve nefes almakta zorlanma şikayetleri ile başvurur. Ateş olmasına rağmen başka belirgin bulgular olmayabilir. Bazı hastalar tripod pozisyonunda, ellerinin üzerinde oturur, dilini dışarı çıkarır ve başını öne doğru uzatır; çoğu ise larenks veya hiyoid kemiğe yapılan hafif baskıda ağrı hisseder. Diğer bulgular arasında hafif öksürük, huzursuzluk, taşikardi ve toksik görünüm sayılabilir.
Pediatrik olgularda olduğu gibi, stridor veya solunum sıkıntısı gibi hava yolu tehlikesine işaret eden bulgulara sahip erişkinlerde de acil hava yolu müdahalesi gerekebilir. Ancak, klinik durumu ağır olmayan erişkin hastalar, yakın gözlem altında dikkatli bir şekilde değerlendirilmelidir.
Daha önce belirtildiği gibi, pediatrik epiglottit tanısı klinik şüpheye dayanmalıdır. Fizik muayene, laringoskopi, laboratuvar testi veya radyolojik görüntüleme önerilmez. Hava yolunun güvence altına alınması birinci önceliktir. Klasik lateral boyun grafisi, ancak kesin hava yolu kontrolü sağlandıktan sonra çekilmelidir ve hiçbir çocuk görüntüleme amacıyla yalnız bırakılmamalıdır.
Çocuğun hava yolu güvenli hale getirildikten sonra, kan kültürü ve epiglot kültürü alınabilir. Bazı klinisyenler, entübasyon sırasında epiglot kültürü almayı tercih eder; bu kültürler %50–75 oranında pozitiftir. Entübasyon sonrası göğüs grafisi, pulmoner ödemü dışlamak açısından faydalıdır ve hastaların yaklaşık %15’inde pnömoni tespit edilir. Nadir durumlarda, entübasyon yapılamıyorsa ve trakeostomi öncesi geçici bir yöntem gerekiyorsa, perkütan transtrakeal ventilasyon önerilmektedir. Ultrasonografi, özellikle erişkinlerde longitudinal kesitte “alfabe P işareti” (alphabet P sign) ile epiglottit gösterebilir.
Tam kan sayımı (hemogram), kan kültürü ve epiglot kültürü gibi tetkikler yalnızca hava yolu entübasyonla güvence altına alındıktan sonra yapılmalıdır.
Erişkinlerde epiglottit değerlendirmesi, acil hava yolu kontrolü gerekmiyorsa farklılık gösterebilir. Bu durumda:
-
Yakın klinik izlem,
-
KBB uzmanı tarafından fiberoptik nazofaringoskopi veya laringoskopi tercih edilir.
-
İşlem sırasında bir anestezi uzmanı hazır bulunmalıdır.
Bu yöntem, lateral boyun yumuşak doku radyografisine olan ihtiyacı büyük ölçüde ortadan kaldırır. Yine de lateral boyun grafisi çekilecekse, epiglot kalınlığının 7 mm’den fazla olması, akut erişkin epiglottit tanısı için %100 duyarlılık ve özgüllüğe sahiptir (normal epiglot kalınlığı 3–5 mm’dir).
Göğüs grafisi, pnömoniyi dışlamak amacıyla faydalıdır. Ancak pek çok KBB uzmanı, klinik olarak stabil hastalarda boyun BT’yi tercih etmektedir. Transkutan sublingual ultrasonografi, gelecekte daha yaygın kullanılabilecek bir yöntem olarak değerlendirilmektedir.
Kan kültürleri, H. influenzae vakalarının yaklaşık %25’inde pozitif olabilir. Hava yolu güvenli hale getirildiyse, epiglot kültürü alınması yararlıdır. Bazı klinisyenler, epiglot apsesinin spinal iğne ile aspirasyonunu da önermektedir.
Lateral boyun grafisinde epiglot şişmesi, yani “başparmak işareti (thumb sign)” görülebilir. Ancak bu görüntüleme, tanı için gerekli değildir; sadece klinik ayırıcı tanıyı daraltmaya yardımcı olabilir. Grafi yalnızca klinik olarak stabil, rahat ve iş birliği yapabilen çocuklarda çekilmelidir. Lateral boyun grafilerinin yaklaşık %20’si epiglottit tanısını doğru şekilde koyamaz; bu da zamanında hava yolu müdahalesinin önemini ve laringoskopi gibi testlerin ertelenmesi gerektiğini gösterir.
Nadir durumlarda, erken veya atipik vakalarda boyun BT (bilgisayarlı tomografi) çekildiği bildirilmiştir; ancak hasta pozisyonlaması ve hava yolunun kontrolünde gecikme riski nedeniyle dikkatle uygulanmalıdır.
Hib aşısının yaygın olarak kullanılabilir hale gelmesiyle birlikte, H. influenzae kaynaklı akut epiglottit artık daha az görülmektedir. Ancak, aşılamaya yönelik yanlış inanışlar ve aşı karşıtlığı nedeniyle bu tür vakalarda zaman zaman artış gözlenmektedir. Yine de, H. influenzae, hem erişkinlerde hem de çocuklarda epiglottitin en sık neden olan tek patojeni olmaya devam etmektedir.
Bu nedenle birçok klinisyen artık epiglottit vakalarıyla daha az karşılaştığı için, hastalık hakkında yeterli klinik farkındalığa sahip olmayabilir. Bu durum genellikle antibiyotik tedavisinin geç başlanmasına yol açar. Oysa akut epiglottit, hızla gelişebilen ani hava yolu tıkanıklığına neden olabilir. Bu tanıdan şüphelenildiği en ufak durumda bile, hastayı uygun izlem ve resüsitasyon ekipmanı olmadan başka birimlere göndermek ciddi risk oluşturur.
Epiglottit ile karışabilecek diğer klinik tablolar:
-
Akut anjiyoödem (alerjik reaksiyonlar sonucu hava yolunda ödem)
-
Hava yolu obstrüksiyonu (tıkanıklık)
-
Bakteriyel laringotrakeobronşit (krup)
-
Sıcak sıvı, buhar veya kimyasal yanıklara bağlı termal/kostik hasar
-
Yabancı cisim aspirasyonu
-
Larengeal difteri (pseudomembran oluşumu ile)
-
Laringotrakeal bronkopnömonit
-
Peritonsiller apse
-
Retrofarengeal apse
-
Sepsis
Epiglottit, hava yolu tıkanıklığı riski nedeniyle bir tıbbi acil durumdur ve tedavide iki temel hedef vardır:
-
Hava yolunun güvence altına alınması,
-
Enfeksiyon etkeninin ortadan kaldırılması.
Hava yolu stabilizasyonu, antibiyotik tedavisinden önce sağlanmalıdır. Tercih edilen antibiyotikler genellikle seftriakson veya eşdeğer ajanlardır. Hastalık, genellikle belirti vermeden hızlı kötüleşebileceği için, hastalara dikkatle yaklaşılmalı; gereksiz sedasyon, inhaler kullanımı, yarışmacı epinefrin (racemic epinephrine) veya ajitasyondan kaçınılmalıdır. Oksijen, nazikçe ve baskı uygulamadan verilmelidir.
Yaygın yönetim hataları şunlardır:
-
Klinik tablonun ciddiyetinin küçümsenmesi
-
Yetersiz izlem
-
Anestezi veya KBB uzmanı desteği olmadan entübasyona kalkışılması
-
Damar yolu açılması veya dil basacağı kullanımı gibi gereksiz fiziksel muayene girişimlerinin solunum kollapsına yol açması
Pediatrik Epiglottit Yönetimi
Epiglottit ile viral laringotrakeobronşit (krup) ayırımı, çocuk hastalarda zor olabilir. Krup genellikle parainfluenza virüsü tip 1 veya 3 kaynaklıdır. Epiglottit ise 2–7 yaş arası çocuklarda görülür ve aşı başarısızlığı veya aşısızlığa bağlı olabilir.
Epiglottit belirtileri krup ile karıştırılmamalıdır:
-
Genel halsizlik veya anksiyete
-
Stridor
-
Dispne (nefes darlığı)
-
Boğuk ses
-
Ateş
-
Boğazda ağrılı yutma (odinofaji) ve yutma güçlüğü (disfaji)
-
Ağızdan salya akması (drooling)
-
Servikal lenfadenopati
Tedavi sırasında:
-
Hava yolu güvenliği ön planda olmalı,
-
Oksijen “blow-by” yöntemiyle verilmelidir. Blow-by” yöntemiyle oksijen verilmesi, özellikle çocuk hastalarda kullanılan temassız bir oksijen uygulama yöntemidir. Bu yöntemde oksijen maskesi veya hortumu doğrudan hastanın yüzüne takılmaz; bunun yerine oksijen kaynağı hastanın burnu ve ağzına birkaç santimetre mesafede tutulur, böylece hasta oksijenle zenginleştirilmiş havayı doğal olarak solur.
-
Entübasyon kontrollü şekilde yapılmalı; mümkünse ameliyathanede, laringoskopi ile hava yolu görülerek uygulanmalıdır.
-
Entübasyon mümkün değilse, iğne krikotiroidotomi veya trakeostomi düşünülmelidir.
Hava yolu güvenli hale getirildikten sonra:
-
Seftriakson, sefuroksim veya sefotaksim gibi ampirik antibiyotikler başlanmalıdır.
-
Gelişmiş klinik farkındalık ve protokoller sayesinde, entübasyon sonrası çocuklarda ölüm oranı <%1’e düşmüştür. Ancak geç tanı veya geç sevk halen ölüme neden olabilir.
-
Entübasyon sonrası kültür örnekleri alınmalı,
-
Kortikosteroidler ödeme karşı etkili olabilir ve yoğun bakım süresini kısaltabilir.
-
Kültür sonuçlarına göre antibiyotik tedavisi şekillendirilmelidir.
-
Ekstübasyon, tüp manşonu indirildiğinde sızıntı varsa (leak testi) düşünülebilir. Leak testi, entübasyon tüpünün manşonu (cuff) indirildiğinde hava kaçağı olup olmadığını değerlendirir. Normalde, manşon şişirilmişken trakea duvarına tam oturur ve hava sızmaz. Manşon indirildiğinde trakeadan hava geçebiliyorsa, bu hava yolu çevresinde yeterli açıklık (yani ödemin azaldığı) anlamına gelir.
Entübe edilmemiş tüm çocuklar, yoğun bakım ünitesine yatırılmalı, acil trakeostomi seti hazır bulundurulmalıdır. KBB ve anestezi uzmanları olası hava yolu müdahalesi için bilgilendirilmelidir. Hemşireler çocuğu sırt üstü yatırmaktan kaçınmalı ve gereksiz hareketlerden sakınmalıdır.
Erişkin Epiglottit Yönetimi
Erişkinlerde epiglottit yönetimi çocuklara göre oldukça farklıdır. Erişkinlerde genellikle supraglotik bölgede yaygın inflamasyon görülür. Gelişmiş izlem sistemleri, fiberoptik laringoskopi teknikleri ve tecrübeli personel sayesinde, acil entübasyon veya trakeostomi gereksinimi azalmıştır.
Erişkinlerde bazı durumlar fizik muayene ve görüntüleme yapılmasına olanak sağlar.
-
Kooperatif hastalarda fiberoptik entübasyon başarı oranı yüksektir, ancak bu işlem sadece deneyimli KBB ve anestezi uzmanları tarafından ve stabil hastalarda uygulanmalıdır.
-
Acil hava yolu kapanması riski varsa, doğrudan laringoskopi veya trakeostomi yapılmalıdır.
KBB değerlendirmesi, hava yolunun durumu ve kötüleşme riskinin belirlenmesi açısından kritiktir. KBB uzmanları genellikle:
-
Hafif–orta düzey şişlik olan,
-
Diyabet gibi risk faktörleri bulunmayan hastalarda
-
Yoğun bakım gözlemi, antibiyotik ve steroid tedavisi önerirler.
İnhalasyonla indüksiyon, çocuklarda sık kullanılsa da erişkinlerde yeri net değildir. Bu nedenle her zaman bir yedek trakeostomi planı bulunmalıdır.
Erişkinlerde epiglottit kaynaklı ölüm oranı çocuklara göre daha yüksektir (%7–10).
Nöromüsküler blokaj ajanlarının kullanımı tartışmalıdır, çünkü hava yolu tonusunun kaybı tamamen tıkanmaya yol açabilir.
Erişkinlerde hava yolu yönetiminde başarısızlık nedenleri:
-
Geniş ödem, anatomik bozulma, sekresyon birikimi
-
Doğrudan laringoskopi genellikle video laringoskopiden daha etkilidir
-
Hastalık ilerlemesi veya fazla müdahale
-
Ekipman, eğitim veya ekip eksikliği, kardiyak arrest gibi stresli senaryolar
-
Boyundan acil hava yolu erişimi için hazırlıksızlık
Sonuç olarak, erişkin epiglottit için standart bir yönetim protokolü bulunmamaktadır. Klinik tablo, hastane koşulları, uzmanlık ve kaynaklar farklılık göstermektedir. Çocuklardaki epiglottit yönetimi daha öngörülebilirken, erişkin olgular daha karmaşık olabilir.
Başarılı yönetim için gerekenler:
-
Hızlı ve doğru tanı
-
Hangi hastaların acil hava yolu müdahalesi gerektirdiğinin belirlenmesi
-
Klinik kötüleşmenin öngörülmesi
-
Gerekirse boyundan hava yolu açmaya hazır olunmasıdır
Hayatı tehdit eden bu durumda kesin bir yönetim rehberi olmamasına rağmen, vakit kaybetmeden uzman kişilerce yapılan müdahale, ölümcül sonuçların önüne geçmekte hayati önem taşır.
- Çocuk uzmanı
- KBB
- Anestezi
Epiglottit, tanı ve tedavisi zamanında ve etkin bir şekilde yapıldığında genellikle iyi seyirli bir hastalıktır. Hava yolu müdahalesi gerektiren olgular da dahil olmak üzere çoğu hasta, kalıcı bir sekel bırakmadan hızla iyileşir. Epiglot bölgesinde apse gelişen hastalarda ise, apsenin iğne aspirasyonu ile boşaltılması faydalı olabilir.
Erişkinlerde epiglottit genellikle nadiren tekrarlasa da, tekrarlayan olgularda altta yatan bağışıklık sistemi bozuklukları araştırılmalıdır. Ayrıca, sık peritonsiller apse veya retrofarengeal apse geçiren erişkin hastalarda altta yatan enfeksiyöz süreçler değerlendirilmelidir. Bu tür durumlarda supraglotitin tekrarlamasını önlemek amacıyla bademciklerin cerrahi olarak alınması, yani tonsillektomi, gerekebilir.

Haemophilus influenzae tip b (Hib) izole edilen epiglottit hastalarıyla yakın teması olan kişilerde bulaşma riski bulunduğundan, bu bireylere koruyucu tedavi verilmelidir. Temaslı kişilere dört gün boyunca günde bir kez rifampisin profilaksisi uygulanması önerilir. Rifampin dozu 20 mg/kg/gün şeklindedir ve günlük doz 600 mg’ı geçmemelidir.
-
Servikal lenfadenit
-
Selülit
-
Ampiyem
-
Epiglot apsesi
-
Menenjit
-
Pnömoni
-
Pulmoner ödem
-
Pnömotoraks
-
Hipoksemi
-
Sepsis
-
Septik artrit
-
Septik şok
-
Ses teli granülomu
-
Ludwig anjinası tipi submental enfeksiyon
-
Solunum durması
-
Kardiyak arrest
-
Ölüm
- https://www.ncbi.nlm.nih.gov/books/NBK430960/
- https://radiopaedia.org/articles/epiglottitis