Diş Acillerine Acil Serviste Yaklaşım

0
27

Diş acilleri, hem hastalar hem de sağlık profesyonelleri açısından ciddi sonuçlar doğurabilecek, hızlı değerlendirme ve uygun müdahale gerektiren klinik durumlardır. Acil servisler ve diş hekimliği klinikleri bu tür acil durumların ilk başvuru noktası olabileceği için, her iki alandaki hekimlerin temel diş acillerini tanıma ve ilk yaklaşımı bilmesi büyük önem taşır.

Diş kaynaklı acil durumlar yalnızca lokalize ağrı ya da travmatik yaralanmalarla sınırlı değildir; aynı zamanda sistemik acillere, enfeksiyon yayılımına ya da havayolu güvenliğini tehdit eden olaylara dönüşebilir. Bu yazıda, acil serviste ve dental pratikte sık karşılaşılan diş acillerini güncel literatür ışığında değerlendirecek, nedenlerini, alt tiplerini ve ilk tedavi yaklaşımlarını gözden geçireceğiz.

blank

Diş acilleri, dünya genelinde hem birinci basamak sağlık hizmetlerinde hem de acil servislerde sık karşılaşılan başvuru nedenlerindendir. ABD’de yapılan araştırmalar, acil servis başvurularının %1.5 ila %2’sinin dental problemler nedeniyle gerçekleştiğini göstermektedir. Bu oran, diş sağlığı hizmetlerine erişim kısıtlı olan bölgelerde daha da yüksektir.

Bir diş hekiminin, pratik yaşamı boyunca en az bir medikal acil durumla karşılaşma olasılığı oldukça yüksektir. Yapılan çok merkezli çalışmalar, bir diş hekiminin ortalama olarak her iki yılda bir acil bir tıbbi müdahalede bulunmak zorunda kaldığını ortaya koymuştur.

Dental acillerin yaş dağılımı incelendiğinde; çocuklarda travmatik dental yaralanmaların, erişkinlerde periapikal apselerin ve yaşlılarda sistemik hastalıkla tetiklenen tıbbi acillerin (örneğin hipoglisemi, senkop) ön plana çıktığı görülmektedir. En sık görülen medikal acil durum vazovagal senkop olup, tüm diş acillerinin %50’sinden fazlasını oluşturabilir.

Bunun dışında, diş çekimi sonrası kanama, alveolit (kuru soket), enfeksiyöz komplikasyonlar, çene travmaları ve temporomandibular eklem (TME) dislokasyonları, diş hekimlerinin ve acil hekimlerinin sık karşılaştığı diğer acil durumlardır. Hastaların düzenli ağız-diş sağlığı kontrollerini aksatmaları ve acil olmayan diş hizmetlerine erişimin azalması, acil başvuruların daha komplike ve sistemik yayılım göstermeye meyilli olmasına neden olmuştur. Bu durum, acil servis çalışanlarının da bu konularda daha dikkatli ve hazırlıklı olmalarını gerektirmektedir.

blank

Diş acillerinin nedenleri genellikle üç ana grupta toplanabilir: travmalar, enfeksiyonlar ve dental işlemler sonrası gelişen komplikasyonlar. Travmalar sonucu diş kırıkları, avülsiyonlar ve yumuşak doku yaralanmaları ortaya çıkabilirken; enfeksiyöz nedenler arasında pulpitis, apse ve sellülit gibi durumlar öne çıkar. Post-prosedürel komplikasyonlar ise çekim sonrası alveolit, geç dönem kanama veya enfeksiyon şeklinde karşımıza çıkar. Her bir etiyolojik grup, kendine özgü klinik bulgular ve tedavi yaklaşımları ile değerlendirilmelidir.

blank

Enfeksiyöz Diş Acilleri

Enfeksiyöz kaynaklı diş acilleri; genellikle tedavi edilmemiş çürükler, periodontal hastalıklar, gömülü dişler veya dental işlemler sonrası gelişen enfeksiyonlar sonucu ortaya çıkar. Bu vakalar klinik olarak zonklayıcı ve ilerleyici ağrı, gece şiddeti artan rahatsızlık, çiğneme sırasında hassasiyet, lokalize ödem, şişlik, trismus, fistül formasyonu ya da sistemik semptomlarla (ateş, halsizlik) kendini gösterebilir.

Pulpitis ve periapikal apse olgularında perküsyonla hassasiyet tipiktir. Periodontal apselerde diş eti düzeyinde lokal şişlik ve mobilite izlenirken, kısmen sürmüş 20 yaş dişi çevresinde gelişen perikoronitis, özellikle trismus ve yutma güçlüğü ile dikkat çeker. Daha ciddi enfeksiyonlar, submandibular veya pterygomandibular bölgelere yayılarak selülit ve hatta Ludwig anjini gibi yaşamı tehdit eden tabloya neden olabilir.

  • Tedavide öncelik, hastanın ağrısının kontrol altına alınması ve enfeksiyonun ilerlemesini önlemektir. Analjezik olarak parasetamol ve NSAİİ (örneğin ibuprofen) birlikte veya dönüşümlü olarak tercih edilebilir.
  • Sistemik bulgu gösteren olgularda ya da yaygın enfeksiyon şüphesi olan hastalarda antibiyotik tedavisi endikedir. İlk seçenek olarak amoksisilin 500 mg günde 3 kez ya da beta-laktam alerjisi olan bireylerde klindamisin 300 mg günde 3-4 kez önerilir. Anaerobik komponentin ön planda olduğu durumlarda metronidazol kombinasyonu eklenebilir.
  • Apsenin varlığı halinde drenaj sağlanmalı, enfekte doku boşaltılmalı ve gerekirse irrigasyon yapılmalıdır.
  • Perikoronitis gibi vakalarda antiseptik ağız gargaraları (örn. klorheksidin) tedaviye eklenir.
  • Trismus gelişmiş olgularda parenteral analjezik tedavi ve ileri görüntüleme gerekebilir.
  • Derin boyun enfeksiyonu veya hava yolu tehdidi olan hastalar acil serviste değerlendirilmeli, intravenöz antibiyotik tedavisine başlanmalı (örneğin seftriakson + metronidazol) ve cerrahi drenaj planlanmalıdır. Radyolojik değerlendirme (panoramik grafi veya BT) komplikasyon riskini saptamak açısından önemlidir.
  • Tüm bu olgularda dental tedavinin devamı için ilgili uzmanlık alanlarına (ağız, diş ve çene cerrahisi veya periodontoloji) sevk planlanmalıdır. Diş enfeksiyonları konulu yazımıza buradan erişebilirsiniz.

Travmatik Diş Acilleri

Travmaya bağlı diş acilleri, genellikle düşme, darbe, trafik kazası veya spor yaralanmaları sonrası gelişir ve acil müdahale gerektirir. Klinik olarak dişin yerinden tamamen çıkması (avülsiyon), kırık, yumuşak doku hasarı veya çene eklemi dislokasyonları şeklinde karşımıza çıkabilir. Bu tür vakalarda müdahale süresi, özellikle dişin replantasyonu açısından prognozu doğrudan etkileyebilir.

  • Avülsiyon durumunda en kritik faktör zamanlamadır. Dişin ilk 30 dakika içinde yeniden yerine yerleştirilmesi pulpa ve periodontal ligament sağ kalımı açısından belirleyicidir.
  • Dişin kök kısmına dokunulmadan serum fizyolojik veya süt içinde taşınması önerilir. Kuru ortamda bekleyen dişlerde hücre canlılığı kaybolabilir.
  • Bu hastalar acil olarak diş hekimine yönlendirilmeli, replantasyon sonrası enfeksiyon riskine karşı antibiyotik başlanmalı ve tetanoz profilaksisi değerlendirilmelidir.

Diş fraktürlerinde kırığın derinliği ve pulpa ile ilişkisi tedavi yaklaşımını belirler.

  • Mine çatlaklarında izlem yeterli olabilirken, dentin ekspozisyonu varsa geçici dolgu materyali ile örtülmesi gerekir.
  • Pulpa açığa çıktıysa endodontik tedavi planlanmalı ve vakit kaybetmeden diş hekimine yönlendirilmelidir.

Travmaya bağlı yumuşak doku yaralanmaları (dil, dudak, gingiva) sıklıkla kanama ile kendini gösterir. İlk müdahalede doğrudan bası ile kanama kontrolü sağlanmalı, gerekli durumlarda sütür uygulanmalıdır.

  • Kirli yaralarda enfeksiyon riski nedeniyle antibiyotik profilaksisi düşünülmeli, tetanoz immünizasyon durumu mutlaka sorgulanmalıdır.

Temporomandibular eklem (TME) dislokasyonu da sık karşılaşılan travmatik diş acilleri arasındadır. Genellikle ağız açık pozisyonda kilitlenme, konuşma ve yutkunmada zorluk ile tanınır.

  • Klinik tanı sonrası, eğitilmiş personel tarafından manuel redüksiyon uygulanabilir. Temporomandibular eklem dislokasyonunun redüksiyonu için daha önce yazmış olduğumuz yazıya buradan ulaşabilirsiniz.

Post-Prosedürel Diş Acilleriblank

Diş çekimi ve cerrahi dental işlemleri takiben gelişebilen komplikasyonlar, hem hasta memnuniyetini hem de tedavi başarısını olumsuz etkileyebilir. En sık karşılaşılan post-prosedürel diş acilleri arasında alveolit (kuru soket), geç dönem kanama ve enfeksiyon yer alır. Bu durumların erken tanınması ve uygun müdahale ile komplikasyonların ilerlemesi önlenebilir.

Alveolit, çekim sonrası pıhtı oluşmaması ya da mevcut pıhtının kaybı sonucu ortaya çıkar ve genellikle işlemden 2–3 gün sonra şiddetli, kulak ve çene bölgesine yansıyan ağrı ile kendini gösterir.

  • Soketin(dişin çekildiği kemik boşluğu) salin ile dikkatlice yıkanması, antiseptik irrigasyon (örneğin klorheksidin) ve gerekirse sedatif pansuman materyalleri (özellikle eugenol bazlı) ile lokal tedavi yeterlidir. Antibiyotik kullanımı genellikle önerilmez çünkü bu durum enfeksiyon değil, lokal doku iyileşme bozukluğudur. Analjezik tedavi hastanın konforunu artırmak için gereklidir.

Geç dönem kanama, genellikle koagülopati öyküsü olan hastalarda ya da antikoagülan/antitrombositik ilaç kullanan bireylerde görülür.

  • Kanama kontrolünde ilk basamak temiz gazlı bezle doğrudan bası uygulamasıdır. Persistan kanamalarda lokal anestezi altında soket küretajı yapılabilir ve hemostatik ajanlar (oksidize selüloz, jelatin sünger vb.) uygulanabilir. Sistemik risk taşıyan hastalarda hemogram, kan gazı ve kanama paneli kontrolü gerekebilir.
  • Tüm bu işlemler sırasında hastanın vital bulguları izlenmeli, senkop veya hipovolemi bulgularına karşı dikkatli olunmalıdır.

Postoperatif enfeksiyon, özellikle kontamine çekim vakalarında veya yetersiz post-op bakım uygulamalarında gelişebilir. Lokal ağrı, ödem, kötü kokulu akıntı ve sistemik semptomlar (ateş, halsizlik) enfeksiyonun göstergesi olabilir.

  • Klinik bulgulara göre oral antibiyotik tedavisi (amoksisilin + metronidazol gibi) başlanmalıdır. Apse gelişimi varsa cerrahi drenaj planlanmalı, hastanın sistemik durumu bozulduysa veya ateşi kontrol altına alınamıyorsa hastaneye sevk düşünülmelidir.

blank

  • https://www.ncbi.nlm.nih.gov/books/NBK589664
  • https://www.msdmanuals.com/professional/dental-disorders/dental-emergencies/overview-of-dental-emergencies
  • Medical emergencies in the dental practice: revised and updated
    British Dental Journal, Volume 229, No. 2
  • Preparedness of dental professionals for medical emergencies: A cross-sectional study
    Journal of Dental Education, Volume 82, Issue 6
  • https://www.ada.org/resources/ada-library/oral-health-topics/medical-emergencies-in-the-dental-office

blank

Diş Hekimleri ve Diş Hastanesi Personeli İçin Acil Durumlara Yaklaşım

 

Yorum yap

Lütfen yorumunuzu yazınız!
Lütfen isminizi buraya giriniz