Posttravmatik ölümlerin büyük çoğunluğu kanamalar nedeniyle ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle travma sonrasında hipotansiyonu olan cildi soğuk ve hasta taşikardik izlenen hastalarda aksi kanıtlanana kadar hemorajik şok varlığı düşünülmelidir. Ancak travmada hipotansiyonun kanama dışı sebeplere de bağlı gelişebileceği unutulmamalıdır. Travmada şok hemorajik, kardiyak ya da spinal olabilir ama en sık karşılaşılaştığımız hemorajik şoktur. Spinal şok ise ciddi kafa ve spinal travmalarında ortaya çıkar. Hipovolemi durumunda nabız hızlanır ve filiform olur. Nabız muayenesinin karotis ya da femoral arter gibi santral yerleşimli damarlardan yapılması daha doğrudur.
Şoktaki hastalarda tek bir parametrenin kullanılarak tanı konması şok durumunun gözden kaçmasına veya geç tanı konmasına sebep olabilmektedir. Kalp hızı, kan basıncı, solunum sayısı, idrar çıkışı ve mental durumu içeren tüm klinik değerlendirme bilgileri göz önünde bulunarak şok tanısı konulmalı ve evrelendirilmelidir. ATLS 10 ile bu tabloya hastanın daha iyi analiz edilebilmesi için baz defisit kavramı eklenmiştir. Kısa sürede sonuç alacağımız arteryal kan gazı ölçümü ile hastanın pH, pO2, pCO2, laktat ve baz açığı değerlendirilmelidir.
Şok sınıflamasına giren baz defisiti takibi, yine mortalite açısından çok önemli olan metabolik asidoz gelişiminin takibi teorik olarak çok iyi bildiğimiz fakat günlük pratiğimizde unutabildiğimiz bir parametre. Sadece hemogram ile hasta takip etmenin yanlışlığı bir kere daha yüzümüze çarpıyor.